21 Temmuz 2009 Salı

MASUMİYET MÜZESİ


Orhan Pamuk’un yeni romaninın bahsi ve tartismasi henuz ben daha okumadan kulagimi ve zihnimi mesgul etmeye baslamisti. İngiliz Tiyatrosu dersinde “MASUMIYET MUZESI ve ODYSSEIA arasindaki 10 benzerlik “ konulu bir ders islendi desem yalan olmaz.Hocanin derste esas oglan Kemal’in Cukurcuma’da inip ciktigi yokuslar ve Odysseus’un yeralti dunyasina yaptigi ziyaretler arasinda kurdugu baglantiya hayran kalmistim.Elbette bu baglantiyi kurarken arada verdigi metaforlar ve ornekler oldukca dikkat cekici ve ikna ediciydi. Bunlari cok ince ayrintisiyla hatirlayamiyorum. Yalniz derste verilen bu benzerlik ve orneklerin beni bu kitabi okumaya ikna ettigini cok net sekilde hatirliyorum.

Esas oglan dememe alinmayin sakin. Kitaba baslarken verilen bir turk filmi havasi sizide saracak ve Kemal’e bu lakabi neden takmis oldugumu anlayacaksiniz.

Iste bu sebepler yuzunden yakin arkadasimla okuldan ciktigimizda Orhan Pamuk’un bu kitabini gorunce “Evet,almaliyim” diyerek tabiri caizse kitaba dogru atladim.Masumiyet Muzesi bir ask hikayesi olmakla beraber kitabin kendisininde size bir ask macerasi yasattigini soyleyebiliriz. İlk basta yasadigim hayal kirikligi , kitabin aslinda basit ve siradan bir hikaye olacagina dair izlenimlerimi guclendirdi. İlk sayfadan sonra beni iten auranin bir iki bolum boyunca ayni sekilde devam ettigini gorunce kitabi kavga ettigim ve tartistigim bir arkadasim gibi bir kenara biraktim. Bir sure gormek onu istemedim ve aramiza bir mesafe koydum.

Aslinda kitabin bana ilk andan beri birkac yil once degerli bir hocamla konusup gelistirdigimiz kitap-okuyucu ilişkisini hatirlatmasi cok ilgincti. Ama bunu tam anlamiyla farketmem icin kitapla biraz daha zaman gecirmem gerekiyordu. Hocamla birgun sanirim bir ders cikisi yaptigimiz o sicak sohbetlerde , okurken bazi kitaplarin bizimle nasil iletisim kurup bir cesit iliski baslattigini konusmustuk. Ama her kitabin bunu basaramadigini yalnizca bazi kitaplarin ruhumuza dokundugunu ve onlar izin verince bu iliskinin basladigindan bahsetmistik. Bazen kiziyorduk kitaplara..Bir koseye ativeriyorduk.Bazen ise inanilmaz bir muhabbet icerisine giriyor,okurken yuksek sesle “Vay be!” diyorduk.Yani kitaplar bunu soylememize sebep oluyordu. Bazen aramizda anlam verilemez bir gerginlik oluyor. Bir koseye koyuyorduk onlari..Uzaktan uzaktan bir bakisma gider gelirdi.Ama gidip dokunmuyorduk. Sanki bakarken uzaktan kitaplara, icindeki hikayeyi degistirerek yeni bir kurgu yapiyor , bu sefer kitapla okuyucunun yeni kurgusu ve hikayesi ortaya cikiyordu. Bazen ise siddetli bir iliskimiz olurdu.Cok sevmemize ragmen kitabi vurup bir sinegi oldurebilirdik. Bir anlamda isledigimiz cinayete suc ortakligi yapardi kitabimiz.. Hocam hatirlar mi bunlari konustugumuzu bilmem ama ben o gun birlikte elektrigi yeniden kesfetmisiz gibi hissetmistim. Adlandiramadigimiz birseye isim verince rahatlamistim.

Uzun suredir hic bir kitap bana kendimi boyle hissettirmemisti. Ta ki oturup Masumiyet Muzesi’nin kapagini bir kez daha acana kadar..Kitabin biraktigim yerinde esas oglan Kemal nisanlanmak uzereydi ve sevdigi kiz Fusun’la sonu gelmeyen bir ayriliga yeni adim atmis ama kendiside henuz bunun farkinda degildi . Ben ise kitabi terketmis, etrafimdaki arkadaslarima bir kismini okudugumu ve begenmedigimi soyluyor haldeydim ama ilerde beni carpacak cumlelerin bu kitapta yattiginin henuz farkinda degildim. Kemal’den pek de farkim yoktu aslinda..İkimizde ilerki gunlerde neleri kaciracagimizin farkinda degildik.

Kitap bazi yerlerde beni cok uzdu. Bende bu uzuntuye sebep oldu diye ona kirildim sanirim.Kisa bir sure o uzaktan baktigim kitaplar listesine yine dustu. Bu ayrilik uzun surmedi. Cunku yormayan bir dinginligi vardi ve bu hosuma gidiyordu.

Bu arada sunu da belirtmek isterim ki Masumiyet Muzesi Orhan Pamuk’un okudugum ilk romanidir. Yillar once Kar romanina baslamis ve lise yillari,Oss sıkıntısı’yla bu kadar karamsar bir roman okumak istemedigime karar vermis ve birakmistim.O yuzden su gune kadar Orhan Pamuk’la ilgili bircok yorum duymama ragmen bu tartismalara bir sey okumamis olarak dahil olmak istemedim. Biraz geride durdum da diyebiliriz. Bundan sonraki okuyacagim romanlarini nasil bulacagimi bilmiyorum ama Orhan Pamuk okumaya devam edecegim cok acik. Nobel oduluyle ortaya cikan tartismalar , Nihat Genc’in Pamuk uzerine yorumlari.. Bunlarin hepsi aklimin bir kosesindeydi. Ama buna ragmen kendi kararimi kendim vermek istedim ve romana basladim. Basta nerdeyse 600 sayfa olmasi beni korkuttu. Ama bir sure sonra bitmesin diye yavas okuma istegi dahi uyandi icimde.

Uzun bir yazi oldugunun farkindayim ama kitabi da okumak isteyenler olacagini dusundugumden romani bastan sona anlatacak degilim. Nitekim Pamuk’da NTV’de verdigi soyleside kitaptaki oykunun genel hatlarinin disina cikmamaya cok dikkat edip okuyucunun merakini taze tutmaya calismis.Buna saygi duymak lazim.

Kitapta oluşan merak konusuna gelirsek ; yazar ne okuyucuya son sayfayi donup okutturacak ne de olay orgusune uzak tutacak kıvamda bir tat yakalamayi basarmis. Ozellikle bu anlamda zor bir okuyucu oldugumu soyleyebilirim. Merak konusu kitapla aramdaki iliskiyi hep bozmustur. Cok merak edersem donup son sayfayi okumadan yapamam.Eger cok fazla merak etmezsem de kitabi koydugum raflarin birisinde unutabilirim.Bu anlamda kitaplara karsi biraz vefasizim. Bu vefa bir gorev gibi verilmeden okuyucuya derin bir sekilde hissettirilmis.Bu anlamda cok memnun kaldigimi soylemeliyim.

Kitabi okurken ingilizce cevirilerinin nobel odullu bir yazar tarafindan yazilmis olmasi disinda neden bu kadar cok sattigini biraz kavradim sanirim. Turk yazarlar genelde olaya bir gizem katmak icin nesne veya ozneyi atmaktan hoslaniyorlar. Ne yazik ki bunu İngilizce’ye yansitmak cok zor oluyor.Cunku bu gizem yaratmak yerine bir kaosa sebep oluyor. Pamuk’un cumlelerinde butun ogeleri gormek mumkundu. O an bir cevirmenin bu cesit bir metin onune gelince nasil gulumseyecegini hayal ettim. Ve bende gulumsedim :) Aranizdan "o halde bu meshur gizem nasil saglaniyor" diyenler olabilir. Sanirim bu gizem tek tek cumlelerin icerisine saklanmak yerine metnin butunune yerlestirilmis.Cunku o merakla harmanlasmis halini kesinlikle hissedebiliyorsunuz.

Bence herkes kendi ruh haline gore degisik bolumleri baska yerleri sevecek kitapta.Ama yine de romani okumak isteyenler “Bakmak” ve “Bazan” bolumlerine dikkat etsinler.